Skip to main content

Posts

Showing posts from December, 2017

Buğday mı, Himmet mi?

Buğday ve Semih Kaplanoğlu'nu herkesin bildiğini varsaysam da, klasik bir eleştiri yazısı girişi yaparak geleneklere saygılı bir insan olduğum imajını vermek isterim. Daha önce Süt-Yumurta-Bal üçlemesiyle gönüllere ve festivallere taht kuran sinemamızın duayeni, usta yönetmen Semih Kaplanoğlu'nun yeni filmi Buğday görücüye çıktı. Sinema Destekleme Kurulu'ndan rekor destek almasının yanı sıra, ulusal ve uluslararası pek çok fondan da destek alan proje, galasını da Beştepe'de yaptı. Ne yazık ki bu desteklerin şişkinliği filmin vizyona girdiği salon sayısına yansıyamadı. Bu seviyede maddi ve manevi destek gören bir yönetmen ve projenin dahi dağıtım ve gösterim tekelleri tarafından boğulduğunu gören arthouse sinemacılar kendi hallerine bir kez daha yanıp "Semih Usta'nın filmleri dahi sadece 50 salon bulabiliyorsa biz ölelim o zaman!" diyerek isyan edeyazdılar. Brazil mi? Star Trek mi? Görsel dil, sanat yönetimi ve bütününde yönetmenliğe dair çok şi...

The Square, Performans ve Politika

The Square (Ruben Östlund, 2017) Adını Hak Eden Bir Komedi-Drama Daha önce Turist filmiyle dikkat çeken İsveçli yönetmen Ruben Östlund'un Altın Palmiye ödüllü yeni eseri The Square , siyasi fikrini oldukça başarılı bir estetikle dile getiren harikulade bir film. Bütününe bakıldığında Stokholm'de bir modern sanat müzesi küratörü Christian'ın argo tabiriyle "kolpa" kişiliğini, mizahı ve ciddi sözleri harmanlayarak anlatan filmin en güçlü yanı tam da bu harmanın ideal dozu ve sekanslar arasında birbirini şiddetlendirerek besleyen akışı. Bir sahnede Christian adına utanırken, bir sonrakinde onu anlayıp yaptığı bir hatayı affedebiliyor, daha sonra sadece kendisini savunmak için toplumun işlemeyen yönlerini öne çıkarıp kendi hatasını gölgede bırakan yine kolpa olarak adlandırılabilecek bir davranışını gördüğünüzde ona sinirle ve acıyarak gülebiliyorsunuz. Ya da müzede sergilenen çakıl taşlarından oluşturulmuş bir 'sanat eseri'nin bir kısmının yerle...